Rusya, ABD’yi yenmek için İran’ı yarı yolda bırakacak mı?
Rusya kendisini bir süper güç olarak görürken, İran’ı
kendisine denk görmemektedir. Bu ise İran’a yönelik politikalarını
etkilemektedir.
Rusya’da özel bir yayıncı olan RT’de 31 Mayıs
tarihinde özel bir röportajda Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed; İran’ın Suriye’deki
tartışmalı askeri mevcudiyetini önemsiz göstermeyi denedi. Esed: “Biz İranlı
birliklere sahip değiliz, asla! Biz İranlı komutanlarla (Suriye ordusuna yardım
etmek için bulunan) sahibiz, fakat onlar askeri birliklere sahip değiller.” Dedi.
Açıklamalar Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a
cevap gibi göründü. Sergey Lavrov önceki hafta iki kez Suriyeli olmaya tüm
güçlerin Suriye’nin güneyindeki İsrail’le olan sınırdan geri çekilmeleri
gerektiğini vurguladı.
Lavrov’un talepte bulunduktan hemen sonra Rusya
Devlet Başkanı Vladimir Putin 17 Mayıs’ta Karadeniz’in tatil yeri olan Soçi’de
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile görüşmesinde; yabancı askeri güçlerin
Suriye Arap Cumhuriyeti’nin topraklarından çıkacağını vurguladı. Birleşik
Krallık ve Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre İran ve Hizbullah savaşçıları
Güney Suriye’de Dera ve Kuneytire bölgelerinden ayrılmaya zaten hazırlanmaya başlamışlardı.
Rusya “İran Nükleer Anlaşması”na anlaşmaya imza atan
Avrupalı ülkeler ile birlikte sürekli arka çıkarken, Tahran'ın bölgesel
faaliyetleri üzerindeki uluslararası baskısının artışı, Moskova’nın Tel Aviv’i
kızdırmasına ve Vaşington’un kazanması için reelpolitik fırsatlar oluşturdu.
Anahtar soru ise şu; Putin, bu amaç için İran’ı
kurban etmek için ne kadar hevesli olacak?
Temmuz 2015’te çok taraflı nükleer anlaşmanın İran
ve dünya güçleri arasında sona ermesinden beri Moskova ve Tahran yakın ilişkiler
gelişti.
İki tarafta Suriye’deki yedi yıllık iç savaş esnasında
Esad rejimi destekledi. İkili Türkiye ile birlikte, Batı tarafından da
desteklenen “Cenevre Konferansı”nda özgürlük anlaşmazlığına siyasal çözümler
bulmak için toplandılar.
Putin; Suriye ve Yemen’de birleşik politikanın
koordinasyonunu ve iki tarafın bağlarını sağlamlaştırmak amacıyla, Kasım 2017’nin
ilk haftasında Tahran’a uçtu ve Devrim Rehberi Ayetullah Ali Hamaney ile
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yle görüştü.
Birkaç ay sonra, 26 Şubat’ta Rusya, Husi isyancılara
silah temininde ve Yemen’de BM askeri ambargosunu ihlal ettiği gerekçelere göre
İran üzerine baskı kuracak olan Güvenlik Konseyi’ndeki bir yasa tasarısını veto
etti. Ve en son, Rusya Enerji Bakanı Alexander Novak Nisan’da dolar veya euro’nun
yerine İran’la ticarette ulusal para biriminin kullanımının Moskova’nın dikkate
aldığını duyurdu.
Bu ve benzeri gelişmelerle ikna olan pek çok
politikacı ve uzman, hem İran'ın hem de Rusya'nın menfaatlere dayalı taktiksel
bir yakınlaşmadan ötesine geçtiğini ve “stratejik ortaklık”, “gelişen ittifak”ın
yeni bir evreye girdiğini iddia edecek kadar uzağa gittiler.
Tarih herhangi bir rehber ise, ancak, aşırı
iyimserlik bile Rusya’nın ve İran’ın ittifakının bir hüsnükuruntu olduğunu anlar.
Rusya, ABD’ye eşit olarak görünen ve kendi kendini
süper güç olarak adlandıran bir ülke. İslam Cumhuriyeti değil/yok. Ve aslında
Batı’nı ısrarlı rettine kızgın. O sıralarda Kremlin, tarihsel açıdan Batılı
güçler (özellikle Vaşington) ile ilişkilerini dengelemek için Tahran’ı konumsal
avantajının dengesel ağırlığı veya kökü olarak kullanmaktadır.
Bugün bir istisna değildi. İran kendisini Moskova’ya
bir stratejik fırsat olarak sunarken ve Rusya’nın
büyük güç olarak tanınması arzusuna kurban gidebilme olasılığı var.
8 Ocak 1995 tarihinde Rusya’nın devlet nükleer
enerji ekipman ve ihracat servisinin üstlenicisi İran Atom Enerjisi Kurumu ile Buşehr
nükleer enerji santralinde 1000 megavat hafif su reaktörü inşa etmek için sözleşme
imzaladı. 2001’de ise planlanan çalışmaları oldu..
Yorumlar
Yorum Gönder